27 Aralık: Güneşin Ankara Ufuklarına Doğduğu Gün
- 4 gün önce
- 2 dakikada okunur
27 Aralık 1919… Türk milletinin makûs talihine meydan okuyan bir sabah... Gri bozkırın ortasında ve soğuğun en derinlere kadar hissedildiği bir kış gününde, Gazi Mustafa Kemal Paşa ve silah arkadaşları Ankara’ya girdiler. O gün, sadece bir yolculuğun sonu değil; bir milletin yeniden doğuşunun başlangıcıydı. Çünkü Ankara, o günden itibaren artık sadece bir şehir değil, Türk milletinin yeniden dirilişinin sembolü, millî iradenin kalesi olarak tarihe geçecekti.
Mustafa Kemal Paşa, Sivas’tan yola çıktığında ardında bıraktığı millet yanmış şehirler ve yoksul evlere sahip ancak tüm olumsuzluklara rağmen umudunu yitirmemiş bir millet idi. Yurdu işgal eden düşmanlar, Türk’ün maddi manevi tükendiğini sanıyorlardı. Fakat bilmedikleri bir şey vardı: Bu millet, yüzyıllar boyu imparatorluklar kurmuş, Alpaslan’ın, Fatih’in, Yavuz’un torunuydu. Onların damarlarında esaret dolaşamazdı. Ankara, bu büyük direniş ruhunun tohumlarını yeşertecek toprağa sahipti. Bu ruh, bir milleti yeniden ayağa kaldıracaktı.
27 Aralık sabahı Dikmen sırtlarında binlerce Ankaralı, ellerinde Türk bayraklarıyla Paşa’yı karşıladı. O an sadece bir karşılama töreni değil, bir milletin yeniden ayağa kalkış andıydı. Kimi köylüler atlarının sırtında kimi kadınlar sırtında bebekleriyle oradaydı. Her birinin gözlerinde aynı ışık parlıyordu: “kurtuluş”. Tüm kasvetli havaya rağmen hiçbir zaman inancını kaybetmeyen Mustafa Kemal, o kalabalığı görünce kendi milletinin de hâlâ yaşadığını ve umut dolu olduğunu gördü.
O gün Ankara, Türk milliyetçiliğinin kalbi oldu. Çünkü burası 27 Aralık’tan sonra saltanatın değil, milletin ve egemenliğin sesiyle yankılanacaktı. Mustafa Kemal’in öncülüğünde kurulan Türkiye Büyük Millet Meclisi; ırkı, mezhebi, bölgesi ne olursa olsun tüm Türk evlatlarının özgürlüğünü ve geleceğini savunacaktı. Ankara, tıpkı Orhun Yazıtları’ndaki gibi, “Türk adının silinmemesi” için yeniden kalemini çeken bir milletin karargâhıydı.
O gün başlayan yolculuk, Sakarya’da, Dumlupınar’da, İzmir’de zafere ulaştı. Fakat zaferin tohumu Ankara’da atılmıştı. Mustafa Kemal’in “Ankara, en müsait karargâh yeridir” sözü, sadece coğrafi bir tespit değildi. O, bu toprağın damarlarında dolaşan Türk ruhunu sezmişti. Bu ruh, Anadolu’nun taşında, suyunda ve insanında gizliydi.
Bugün 27 Aralık’ı hatırlamak, sadece bir tarih sayfasını çevirmek değildir. Bu özel günü anmak, Türk milletinin kendi kaderine sahip çıkma cesaretini, bağımsızlık aşkını ve millî gururunu yeniden hatırlamaktır. Çünkü biz biliyoruz ki Türk’ün güneşi, o gün Ankara ufuklarından doğmuştur. Ve o güneş, her olumsuzluğun üstesinden gelerek bir daha asla batmayacaktır.
Ne mutlu o gün orada olanlara… Ne mutlu o günü her yıl yüreğinde hissedenlere… Ve ne mutlu Türküm diyene!
Yağız KARAKAŞ



Yorumlar