AYŞE OKTAR YANIK HOCAMIZLA TİYATRO EKİBİMİZ HAKKINDA RÖPORTAJ
- 28 Mar
- 3 dakikada okunur
RÖPORTAJ :AYŞENUR ERÇİN-CEYLİN ÇİVİCİ
1- Kendinizi ve tiyatro grubunu kısaca tanıtır mısınız?
Ben Ayşe Oktar YANIK, Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeniyim. Tiyatro izlemekten çok hoşlanırım. Her hafta tiyatroya gitmeye çalışırım. Tiyatro izlerken gerçek zaman ve mekândan koptuğum, kendimi başka bir âlemde oyunun içinde gibi hissettiğim çok olmuştur. Bir nevi büyülenme hali. Bu işin mutfağında olmak da eğlenceli. Tiyatro grubu Ümitköy Anadolu Lisesinde 11. Sınıf öğrencim Elif Deren ÖZKIRIM sayesinde kuruldu desem yeridir. Çünkü kendisi tam anlamıyla bir tiyatro aşığı. Oyunlar yazıyor, yazdığı oyunları sahneye koymak istiyor. Onun bu azmi grubumuzu iten bir güç. Yiğit Efe AKYOL doğuştan bir oyuncu. Öyleki oyunculuğu hem okulumuzda hem de başka tiyatro sahnelerinde sürdürüyor. Ceren KAYA; tam bir görev insanı. Sorumluluk sahibi olması işini ciddiye alışı muazzam. Ela YARGUCI kibar, naif bir hanımefendi. Oynadığı rol de sanki onun için yazılmış. Arda ÇAYOĞLU bu işi meslek olarak seçmek istiyor. Kendini geliştirmek için oyunculuk, diksiyon kurslarına gidiyor. İleride bu işi hakkıyla yapacağına inanıyorum. Çok başarılı bir oyuncu olacak. Yaşar Furkan BOZ o kadar rahat görünüyor ki sahneye çıktığı an sakinliğinden eser kalmıyor, sahnede adeta devleşiyor. Karahan Uygar DURAN sahnede kendini oynuyor desek yeridir. Sıcak, samimi bir oyuncu. Ada BOZKURT en küçüğümüz Ada’mız ama sahnede en büyüğümüz. Yaşlı bir kadını ondan daha iyi oynayacak oyuncuya henüz rastlamadım. Doğal bir yeteneğe sahip.
2-Üzerinde çalıştığınız oyun hakkında kısaca bilgi verir misiniz?
Oyunumuz Turgut ÖZAKMAN ‘ın yazdığı “Ocak”adlı oyundur. 1960'lı yıllarda emekçi bir ailenin ekonomik güçlüklere ve geçim sıkıntısının getirdiği zorluklara rağmen bir arada durma çabasını anlatır. Anne, baba, çocuklar ve büyükanneden oluşan aile bireylerinin her biri farklı karakterlere ve hayallere sahiptir. Tüm sıkışmışlıklarına rağmen, birbirlerine duydukları sevgi, diğer tüm yoksunluklarını unutturmaktadır. Sahnede bir yandan aileyi izlerken, diğer yandan 1960'ların İstanbul'unu, hayallerini, müziğini ve radyosunu da hatırlarız.
3-Tiyatrodaki ekip ruhu nasıl sağlanıyor?
Ekip ruhunu kazanmak öncelikle farklılıkları kabul ederek başlıyor. Biz olma bilinci tiyatronun vazgeçilmez unsurudur. Bir oyunun ortaya çıkması için ışık, ses, yönetmen, başrol, yardımcı rol herkese ihtiyaç vardır. Çünkü söylediklerimin birinin olmaması oyunun oynanamamasına neden olur. Oyun hazırlanırken uzun süreler beraber olmakta ekip ruhunun oluşumuna katkı sağlıyor. En önemlisi de beraber aynı kaptan yemek yemek. Paylaşılan o yemeklerde ekip ruhunu perçinliyor. Çünkü arkadaşı gelmediği için başka birinin onu düşünerek yemek ayırması. Hepsinin özel hissetmesini sağlıyor.
4-Tiyatro çalışmalarının lise öğrencilerinin üzerindeki olumlu etkilerini pratikte nasıl gözlemliyorsunuz?
Lise öğrencilerinde gördüğüm en önemli eksiklik topluluk önünde kendini ifade edememek. Tiyatro görev alan öğrencilerde bu durum tam tersi. Öz güvenleri gayet yerinde. İstedikleri ortamlarda kendilerini ifade edebiliyor. Bunun yanı sıra birlikte hareket etme, ekip olma bilinçleri artıyor. Sorumluluk duyguları artıyor. İnsan ilişkileri üzerinde de olumlu katkıları var.
5-Oyuncuları seçerken dikkat ettiğiniz kriterler nelerdir?
En önemli ölçütümüz istekli olmak. Sorumluluk sahibi olmak. Başladığı işi bitirebilme becerisine sahip olmak. Sahnede olmaktan mutlu olmak. Yaptığımız iş göze hitap eden bir iş. Oyuncunun sahneden rahatsız olmaması lazım. Kendini sevmesi gerek.
6-Sizce iyi bir tiyatro sanatçısı olmak için çok istekli ve çalışkan olmak yeterli mi yoksa özel bir yetenek mi gereklidir?
Öncelikle gerekli olan şey yetenek. Ama çalışmadan da yetenek gelişmiyor. Yetenekli olduğumuz alanlarda sınırları zorlamak gerekiyor. Albert Einstein’in bir sözü var: “Dehanın 10’da 1’i yetenek , 10’da 9’u da çalışmaktır”
7-Teknolojinin gelişmesiyle günümüzde tiyatroya olan ilginin azalmasını nasıl engelleyebiliriz?
Tiyatro seyircisi özel bir seyircidir. Tiyatroya ilginin azaldığını düşünmüyorum. Halen sanata ne sanatçıya önem veren azımsanamayacak bir kitle mevcut. Teknolojinin gelişmesi tiyatroyu etkilemez. Sinema oyunculuğu - tiyatro oyunculuğu birbiri ile kıyaslanamaz. Gerçek oyunculuk her zaman tiyatrodadır.
8-Toplumumuzun tiyatroya olan bakış açısını ve ilgisini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Tiyatro her zaman belli bir kitleye hitap eden bir sanat kolu olmuştur. Çoğunluğun ilgisini çekmeyi başaramamıştır. Ankara, İstanbul gibi büyük şehirler bu konuda daha şanslı. Hem devlet tiyatroları hem de özel tiyatrolar izleyiciyle buluşmayı sürdürüyor. İlgilinin büyük şehirlerde daha fazla olduğunu düşünüyorum.



Yorumlar