top of page
ÜMİTLİYİZ DERGİSİ (3).jpg

DANSIN RİTMİ

  • 26 Kas
  • 3 dakikada okunur

Dans, eski çağ medeniyetlerinden beri insan hayatında olan bir faaliyettir. Avrupa’da ortaya çıkan Rönesans ile daha sistematik bir hale gelmiştir. Dansın neden yapıldığı, insana ne gibi yenilikler kattığı konusunda ortaya birçok tez sürebiliriz ancak dansı bir kelimeyle veya bir cümleyle tanımlamak yanlış olur bence. Dans objektif bir kelime değildir, insan dans ederken ne hissediyorsa dansın tanımı odur. Her insan aynı duyguları hissedemeyeceği için dansın birden çok tanımının olması da gayet doğaldır. Siz dansı “eğlence” olarak tanımlarken başka biri “kültür” olarak tanımlayabilir. Ben ise dansı, her ikisinin birleşimi olarak tanımlarım.


Günümüzde yüzlerce dans çeşidi var. Salsa, tango, vals, halk oyunları, modern, bale, bachata gibi… Bu dansların her birinin melodisi, ritmi ve adımlamaları arasında farklılıklar vardır. Bence bu derece farklılık gösteren dansların hissettirdikleri de aynı olamaz. Tango aşkın simgesidir; tutkulu bir danstır, aşkın tutkulu halini yansıtır. Vals, bize aşkın daha naif halini gösterir. Kadın ve erkek arasındaki dengenin estetik bir şekilde sağlandığını izleriz. Salsada ise aşkın hareketli tarafını görürüz. Kadın ve erkeğin hareketli uyumu aşkın farklı bir yüzünü simgeler.


Dans; insanın kendini bulduğu, bütün hissettiklerini adımlarıyla yansıtabileceği bir faaliyettir. Kendi figürlerini izlemesi ve neler yapabileceğini görmesi insana enerji verir, her melodi adımında kendine ait bir parça bulur. Dans eden kişi başarı istiyorsa -dans aslında başarı için değil iyi hissetmek için yapılır- dansla bütünleşmeli, melodiyi ve attığı adımları hissetmelidir. Bu durum kolay gibi gözükse de aslında hiç kolay değildir. Ama bu sizi korkutmasın, her insanı ve insanın hayatını yansıtan bir ritim vardır, bazen tango bazen ise halay. Sizinki de elbet bulunur. Eğer size uygun dansı bulamıyorsanız kendinize “Ben izleyicilere hangi duyguyu geçirmek istiyorum? Danstan beklentim ne? Neyi simgeliyorum?” gibi sorular sorarak işinizi kolaylaştırabilirsiniz. Eğer bu sorulara da cevap bulamadıysanız belki de yapmanız gereken tek şey içinizden geldiği gibi dans etmektir.


Dans eden insanları renk paletindeki renkler, sahneyi ise tablo veya bir palet olarak düşünelim. Yani renkleri birleştirdiğimiz bir nokta bulalım. Dans eden iki kişinin hissettiklerinin aynı olma ihtimalinin çok düşük olduğunu az önce söylemiştim. Ekip arkadaşınızı siyah sizi de beyaz olarak betimleyelim, diğerleri de mavi, mor, pembe gibi renkler olsun. Aslında çok zıt görünüyorsunuz ancak tablonun içine girdiğinizde harikalar yaratacaksınız. Picasso nasıl “Antibest’te Gece Balık Avı” tablosunda alakasız renkleri kullanıp bir eser yarattıysa siz de öyle bir eser oluşturacaksınız. Belki de ekip arkadaşınızın veya partnerinizin zıt olması sizin için daha iyidir, beyaz olarak siyahı tanımanızı sağlar. Sonuçta anlaşamamanız dans etmeye engel değildir. Zıtlıklar her sahnede güzeldir çünkü zıtlıklar arasındaki bu sürekli oyun var olmadan dünya da var olmazdı… İşte dans bu zıtlıkları aynı palette buluşturmayı sağlıyor.


 Dans ruhun bir parçası, evrendeki insanları birleştirecek en kolay ve estetik yoldur aynı zamanda. Bir İspanyol’un zeybek oynaması veya bir Türk’ün bachata yapması ortaya güzel ve kültürel bir görüntü çıkarır. Aslında dans bir iletişimdir. Bu verdiğim örneklerden aynı zamanda dansı bir kültüre, bir ülkeye veya bir duruma mâl edemeyeceğimizi anlıyoruz. Yani dans evrenseldir diyoruz. Günümüzde her yıl 29 Nisan “Dünya Dans Günü” olarak kutlanıyor. Bu özel günde her milletten insan bazen çim alana bazen bir salona toplanıp kendi kültürlerini sunuyor, diğer milletlerin kültürel danslarını izliyor. Bir şenlik denebilir bu görüntülere. Bütün bunların olması dünya barışı için çok güzel, dilerim ki artarak devam eder. Eğer dans etme gibi bir planınız varsa umarım size uygun ritmi ve ne hissettirdiğini bulursunuz. Dansla ve dansın ritmiyle kalın!




Kaynakça:

Dansın Ritmi (deneme): 20. Yüzyılda Dans Kuram ve Pratik -Şebnem Selışık AKSAN/ Gurur ERTEM-

Ahmet Hamdi Tanpınar (deneme): Kübra GÜNDOĞDU notlar ve slaytları



Buğlem ERDEM

 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör
27 Aralık: Güneşin Ankara Ufuklarına Doğduğu Gün

27 Aralık 1919… Türk milletinin makûs talihine meydan okuyan bir sabah... Gri bozkırın ortasında ve soğuğun en derinlere kadar hissedildiği bir kış gününde, Gazi Mustafa Kemal Paşa ve silah arkadaşlar

 
 
 
TÜRKÇEMİZİN ZENGİNLİKLERİ: YÖRESEL SÖZCÜKLER

Tarih boyunca Anadolu birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Bu yüzden Anadolu’nun her bölgesinde farklı kültürler egemendir. Hatta bu farklılıkları aynı bölgedeki farklı şehirlerde bile görebiliri

 
 
 

Yorumlar

5 üzerinden 0 yıldız
Henüz hiç puanlama yok

Puanlama ekleyin
bottom of page