top of page
ÜMİTLİYİZ DERGİSİ (3).jpg

DOPAMİN VE İNSANIN DENGESİZ İLİŞKİSİ

  • 11 Ara
  • 3 dakikada okunur

Çoğumuz dopamini sadece haz veren bir molekül veya vücudumuzda eğlenmemizi sağlayan “herhangi bir şey” olarak tanımlarız. Ancak dopamin, tek başına bile ansiklopedi uzunluğunda bilgi yazılacak bir nörotransmitterdir. Bu kelime bilgiyi diğer bölümlere aktaran molekül anlamına gelir. Öncelikle bu molekülü diğerlerinden ayıran en önemli özelliği beynimizdeki ödül-ceza denkleminde büyük bir rol oynamasıdır. Pek çok kişi beyindeki bu denklemi bilir. Hoşlandığımız bir durum içinde olduğumuzda beyindeki kimyasallar aktif olarak salgılanmaya başlar. Dopamin bu sistemin parçalarından biri olduğu için diğer nörotransmitterlere göre daha fazla araştırma olanağı sağlar. Dopaminin insandaki etkilerini öğrendiğimde çok şaşırmıştım ancak mutlu olmanın farklı yollarını bulmuştum. Umarım bu yazıdan sonra siz de kendi yolunuzu bulursunuz. Ve dopaminin etkileri sadece biyolojik değildir, günlük hayatımızda da birçok etkisini görürüz.

 

Son dönemde tüketim çılgınlığının ve kapitalizmin etkisiyle insanlar alışveriş batağına düştü. Yüksek fiyatlı çantalar, renkli makyaj malzemeleri veya kullanışsız ama sadece pahalı olduğu için giyilen terlikler… Bunlara hepimiz aşinayız değil mi? Genellikle sosyal medyada bizi etkisi altına alan ünlülerin ne kadar tehlikeli olduğunu fark etmiyoruz bile. Gönderilen reklam paketlerini bir kameranın karşısına geçip bize tanıtıyorlar ve bunu almazsak ne kadar eksik yaşayacağımızdan, yaşamanın anlamı olmayacağından bahsediyorlar. Bu durum hayattan keyif almamamızın, mutluluk sebebi bulamayışımızın ve doyumsuzluğumuzun en büyük sebepleri arasında diyebiliriz. Evet, dopamin bize mutluluk verir ancak onun da belirli bir kapasitesi vardır. Modernleşmenin insan üzerindeki en büyük etkisi insanın ihtiyaçlarını artırmak yani insanı yormak oldu. Artık bir hedef doğrultusunda koşmuyoruz, çoğunluk nereye giderse onların akıntısına kapılıp gidiyoruz. Yirmi tane kıyafetimiz varken yirmi birinciyi çoğunluk aldı diye alıyoruz ve sonrasında yirmi ikinci neden yok diye üzülüyoruz. Yani daha erken yaşlardan itibaren yorulmaya başlıyoruz. Aslında sürekli dış etkenlere maruz kalarak zihnimizi bulanıklaştırıyoruz, boşluk yaratıyoruz. Bazı dönemler olur. Havada güneş vardır, rutininiz devam eder, çevreniz kalabalıktır. Ama o bazı dönemlerde sizin için birkaç duygu ya da biri eksiktir. Yatağınızdan kalkmaya çalıştığınızda bugüne kadar yaptığınız davranışları, sohbet ettiğiniz insanları sorgularsınız. “Ne uğruna yaşıyorum?” bile dersiniz sabahın yedisinde… Bu durumda çevrenizdekilerin söyleyeceği ilk cümle “Zaman her şeyin ilacı, dayan” olacaktır. Bu tavsiye size iyi gelmeyebilir ancak haklılar, zaman her şeyin ilacı olacak. Sadece bir noktadan sonra bu duyguyu tekrar yaşayacaksınız ancak daha önce de yaşadığınız için size dayanılmaz gelmeyecek. Kısaca acıya alışacaksınız Buna alışmanızın sebebi de kendinizi tanımanız ve dopamin seviyenizi yönetmeyi öğrenmeniz olacak. Dopamin seviyemizi tabloya dökmek istersek bu 3 aşamadan oluşacaktır. Vücudumuzda bulunan dopaminin temel seviyesini başlangıç olarak düşünecek olursak bize haz veren bir olay olduktan sonra artan dopamin seviyesi zirvedir. Son olarak çöküş kısmı yani o haz veren olay bittikten sonraki düşüş seviyesi gelir. İşte bahsettiğim sorgulama veya hayattan keyif almama döneminin sebebi zirveyi gördükten sonraki çöküş döneminiz. Bu durumda “Nasıl tekrar temel seviyeye geleceğim?” sorusunu yöneltebilirsiniz, çok haklısınız. Çevrenizin de dediği gibi zaman… Dopaminin yenilenmesi için belirli bir süreye ihtiyacı vardır. Çöküş döneminiz ne kadar fazla olursa geçmesi gereken süre o kadar fazladır. Aslında ulaştığınız zirve ne kadar büyük olursa çöküşünüz de o kadar büyük olacaktır. Bu dönemi yönetmeniz için daha büyük bir haz almanıza gerek yok çünkü almanız gereken keyif seviyesini zaten aldınız. Bu süreçte sadece kendinize zaman tanıyarak dopaminin temel seviyeye gelmesini beklemeniz gerekir. Daha sonrasında tekrar yükselişe geçebilirsiniz.


Dopamin demek bir yandan yenilik veya arayış demektir. Var oluşunu veya çalışma prensiplerini bu kelimelerle açıklayabiliriz. Bu duruma kendimden örnek vermek istiyorum. Bundan kısa bir süre önce yaşadığım stres ve üzüntünün sonucunda kendimi kuaför koltuğunda buldum. Belime gelen saçlarımı bir anda kulak hizamda kestirdim ve hiç pişmanlık duymadım. İnanır mısınız bu da dopaminin bir etkisi? İnsandaki yenilik ve heyecan arama duygusunun bir sonucu bu olanlar. Dopamin kullanımı çoğunlukla haz verse de fazla kullanımda insana zarar vereceğinden bahsetmiştik. “Bazen olmaz ama bazen de olsun lütfen” cümlesi hepimize tanıdık geliyor muhtemelen. Bu söz de dopaminin etkilerinden biri… Dopamin, mutluluk duygusunda olduğu kadar motivasyon üzerinde de etkilidir. Birine daha gerçekleşmeyen ancak hedeflediğiniz bir durumdan veya olaydan bahsettikten sonra o durumun gerçekleşmemesinin temelinde motivasyon eksikliği yatar. Karşı tarafa söylediğiniz cümle sizde haz duygusunu uyandırarak dopaminin motivasyon üzerindeki çalışmasını azaltır. Bu durumda hayallerinizin istediğiniz zaman hedefe ulaşmaması yine bu molekülle ilgilidir. Dışardan çok sevimli ve faydalı dursa da fazla kullanımda olan zararlarının bir kısmını belirttik, bu molekülün daha pek çok özelliği var.


İçinizdeki sıkıntıyı ve boşluğu gidermenin en etkili yolu iradenize sahip çıkarak dopamini sadece vücudun istediği ölçüde kullanmak olacaktır. Kendinizi tanıyarak istediğiniz ölçüyü bulduktan sonra dışarda güzellemesi yapılan modern hayatın baskısı altında kalmayarak gerçek mutluluğun ne demek olduğunu ve mutluluk tanımının kişilere göre değiştiğini fark edeceksiniz. Yani fazla kullanımın hiçbir anlamı kalmayacak, önemli olanın doğru zamanlama ve ölçü olduğunu göreceksiniz. Unutmayın, dağ tırmanışında tırmandığınız yükseklik ne kadar fazlaysa düşerken aldığınız yara o kadar derin olacaktır. Önemli olan dağın özelliğini keşfederek dengede durmaktır. Ve gerçek mutluluk dopamin sahibi olmak değil dopamine yön verebilmektir.


Buğlem ERDEM

 

KAYNAKÇA:

Dr. Serkan KARAİSMAİLOĞLU- Dr. M. Ali KARAİSMAİLOĞLU/ KALK Bİ DOPAMİN DEMLE

 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör
27 Aralık: Güneşin Ankara Ufuklarına Doğduğu Gün

27 Aralık 1919… Türk milletinin makûs talihine meydan okuyan bir sabah... Gri bozkırın ortasında ve soğuğun en derinlere kadar hissedildiği bir kış gününde, Gazi Mustafa Kemal Paşa ve silah arkadaşlar

 
 
 
TÜRKÇEMİZİN ZENGİNLİKLERİ: YÖRESEL SÖZCÜKLER

Tarih boyunca Anadolu birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Bu yüzden Anadolu’nun her bölgesinde farklı kültürler egemendir. Hatta bu farklılıkları aynı bölgedeki farklı şehirlerde bile görebiliri

 
 
 

Yorumlar

5 üzerinden 0 yıldız
Henüz hiç puanlama yok

Puanlama ekleyin
bottom of page