top of page
ÜMİTLİYİZ DERGİSİ (3).jpg

İNSANLAR NEDEN BU KADAR MUTSUZ?

  • 16 May
  • 2 dakikada okunur

Üstümüze gelen duvarlardan kaçıp kendimizi dışarıya attığımızda bizi karşılayan şey sinirli yürüyüşleriyle ve yargılayıcı bakışlarıyla mutsuz insanlar oluyor. Peki metroda, yolda, okulda, iş yerinde gördüğümüz bu insanlar neden hep bu kadar mutsuz?


Doğanın neredeyse yok olup gittiği yerini betonarme renksiz binalara bıraktığı bu düzende kendi küçük dünyamız da giderek renksizleşiyor. Bununla beraber insanlar da renklerini ve gülüşlerini kaybediyor. Bu değişen dünya düzeni hepimiz için çok hızlı, anlaşılmaz ve hatta fark edilmez oldu. Yeni dünyamız dört duvar ve birkaç ekranın içine hapsoldu. Bu ekranlarda gördüğümüz renkli olduğu gibi kimi zaman gerçeklikten bir o kadar da uzak olan yaşantı bize gerçek yaşantımızın renklerini unutturdu.


Sokağa çıktığımızda hep asık yüzlü insanlar görür olduk. Hatta belki de bu asık yüzlü insanlardan biri olduk. Güneşli bir günde kuş cıvıltıları eşliğinde yürürken yolda yeni açmış bir çiçeği görmenin mutluluğunu tadamaz olduk. Çünkü artık ne güneş eskisi gibi parlıyor ne de korna seslerinden kuş cıvıltıları duyulabiliyor. Her zaman o kadar aceleyle yürüyoruz ki doğanın bir mucizesi olarak açmış o taptaze çiçeği artık görmüyoruz bile.


Geldiğimiz noktada gün boyu bir an olsun bile yanımızdan ayırmadığımız telefonlar hayatımızın kaçınılmaz bir parçası, hatta hayatımızın ta kendisi oldu. İnternetin de aracılığı ile artık küçük birer ekranın içinden her şeyi yapabilmek mümkün. Bu imkânların ise yaşantımızı kolaylaştırdığı aşikâr. Ancak her geçen gün teknolojinin gelişmesiyle insan üzerindeki etki alanı da büyüyor. Bu alanda en fazla yere sahip olan unsur ise ‘medya’ oluyor.


Günümüzde kitle iletişim araçlarının en gelişmişi olan medya kitleleri, yönlendirme işini gerçekten de çok iyi yapıyor. Öyle ki medya; insanların yaşantısına, görüntüsüne, seçimlerine, düşüncelerine kısacası hayatına karar verir oldu. Hepimiz tek bir ‘ideal tipe’ mahkûm edildik. Önceden bizi biz yapan farklılıklarımızla güzelken şimdi bunları yok edip tek bir standart kalıba girmeye çalışıyoruz. Bu kalıba giremeyen veya girmek istemeyenleri ise dışlıyoruz. Başka insanlara gösterdiğimiz bu kabalığı maalesef ki kendimize de gösteriyoruz. Aslında hiç var olmayan bir standarta ulaşamadığımız için yetersiz ve değersiz hissediyoruz. Ekranların içindeki minik dünyayı o kadar sahiplendik ki kendimizi asıl yaşantımızdan soyutladık. Bu soyutlanma değerlerimizi, sanatımızı, edebiyatımızı, hobilerimizi, sevdiklerimizi bize unutturdu. Bunlar bizim dünyamızın renkleriydi.


Maalesef ki renklerden uzak bu tek tip, sanatı da yavaş yavaş yok ediyor. Resimle, müzikle, edebiyatla ilgilenenlerin sayısı her geçen gün giderek azalıyor. Bu da sanata verilen değerin azalmasına neden oluyor. Sanat insan ruhunun en güzel yansımasıdır. Eğer ruhumuz, sanat ile beslenmezse solar; canlılığını ve yaratıcılığını kaybeder. Belki de mutsuzluğumuzun kaynaklarından biri de solan ruhumuzdur. Belki de bu soruların cevabı asla bulunamayacak. İnsanlar neden bu kadar mutsuz? Bize ne oldu? Kaybettiğimiz renklerimiz, gülüşlerimiz nerede?

İrem BİLGİÇ

 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör
MUSTAFA KEMAL'İ DÜŞÜNÜYORUM

Mustafa Kemal'i düşünüyorum; Yeleleri alevden al bir ata binmiş Aşıyor yüce dağları, engin denizleri, Altın saçları dalgalanıyor rüzgârda, Işıl ışıl yanıyor mavi gözleri... Mustafa Kemal'i düşünüyorum

 
 
 
İSTİKLALE ADANMIŞ BİR ÖMÜR – 10 KASIM

Atatürk ömrünü Türk milletine adamıştır. Türk milletiyle bir bütün olarak istiklal yolunda verdiği mücadele, yurt içinden yurt dışına kadar herkese ilham olmuş ve hayranlık kazandırmıştır. Yıkılan kök

 
 
 
ATAMA MEKTUP

Ulu Önderime,    Sevgili Başöğretmenim. Belki kurtuluşa giden yolda elinize ulaşan zafer mektuplarından değildir ama zaferimiz var Öğretmenim. Sizlerin biz Türk gençliğine emaneti Cumhuriyet yüz yaşın

 
 
 

Yorumlar

5 üzerinden 0 yıldız
Henüz hiç puanlama yok

Puanlama ekleyin
bottom of page