KÜLTEPE: ANADOLU’NUN YAZIYLA TANIŞTIĞI YER
- 21 Ağu
- 5 dakikada okunur
İç Anadolu Bölgesi’nde yer alan Kayseri, tarihi dönemlerde doğu-batı, kuzey-güney arasında yapılan ticaretin uğrak noktası olmuştur. Jeopolitik konum açısından merkezi bir yerde bulunması ticaretteki önemini artırmıştır. Tarihi dönemlerde farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmış olan Kültepe, hem tarihsel hem de turizm açısından önem arz etmektedir.
Antik adı Neşa olan Kültepe, Kayseri şehir merkezine 21 kilometre uzaklıkta yer almaktadır. Hitit döneminden itibaren yerleşime açık olup, Roma-Bizans dönemlerinde de önemli bir yerleşim yeridir. Anadolu Selçukluların bölgeyi fethetmesiyle Kayseri ikinci başkent (Dar’ül Feth) olarak ilan edilmiştir. İpek Yolu'nun bu bölgenin yakınından geçiyor olması ticaretle uğraşan Anadolu Selçuklular içinde önem arz etmekteydi. Osmanlı döneminde de yine kervan yollarının ve doğuya yapılacak olan seferlerin bu bölgeden geçmesi nedeniyle doğu-batı arasındaki önemli bir yol güzergahı arasında kalmaktadır. Kültepe; Erciyes Dağı’nın eteklerindeki ovanın ortasında yer alan merkez, daire biçimindeki yüksek bir höyük ve bunun eteklerinde yer alan Karum (aşağı şehir) olarak iki bölümden oluşan antik yerleşim yeridir. Hitit Devleti'nin Anadolu’da kurduğu ilk kent kalıntısı olan höyük ve onu çevreleyen Karum’dan oluşmaktadır.
Höyükte üçüncü binyıldan başlayarak, Roma çağına kadar yerleşme mevcuttur. Krallar ve yerli halk tepe üzerinde ikamet etmişlerdir. Hemen yanında ve höyüğü kuzeydoğu, doğu ve güneydoğudan çeviren Karum adlı ikinci bir şehir yer almaktadır. Burada daha çok Asurlu tacirler ikamet ederlerdi. Kazı sonuçlarından anlaşıldığına göre bu yerleşim Kültepe Höyüğü’nden sonra kurulmuştur.
Kültepe, Anadolu tarihini başlatan önemli bir yerleşim yeridir. Bunun sebebi Anadolu toprakları içerisinde açığa çıkartılan yazılı belgelerin en erken tarihli olanlarının yani kil tabletlerin burada bulunmuş olmasıdır. Kültepe’nin keşfi de bu yazılı belgeler ile başlamıştır. Bölgenin tarihi önemi ise; Üçüncü Eski Tunç Çağı’nda, Kuzey Suriye ve Mezopotamya ile yakın ilişkilerin kurulduğu bilinmektedir. Ayrıca Asur kolonisi döneminde Kültepe, Kaniş Krallığı'nın merkezi idi. Aynı zamanda Eski adı Kaniş veya Neşa olan MÖ ikinci binin ilk çeyreğinde hüküm süren Anadolu sınırları içerisinde Asurlular tarafından kurulmuş 10 Karum’unda başkentidir.
Höyük, 1881 yılına eski eser pazarlarına dağıtılan ve arkeoloji literatürüne Kapadokya Tabletleri olarak geçen çivi yazılı kil tabletlerin ortaya çıkmasıyla tanınmıştır. Bölge’de 1893 ile 1925 yılları arasında yabancı araştırmacılar tarafından dört adet kazı çalışması yapılmıştır.
Kültepe ve Karum’da Türk Tarih Kurumu adına ilk sistemli kazılar Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Tahsin Özgüç’ün başkanlığını yaptığı, eşi ve meslektaşı Prof. Dr. Nimet Özgüç’ün de yer aldığı heyet tarafından gerçekleştirilmiştir. Türk Tarih Kurumu desteğiyle başlatılan bu büyük projenin amacı, o güne kadar çeşitli koleksiyonlara dağılan yazılı belgelerin hangi arkeoloji konteks ile bağlantılı olduğu, hangi zaman dilimi içerisinde üretilip geçerlilik kazandığı ve bu kentin özelliklerinin aydınlatılmasına yönelikti. Asurlu tüccarlara ait olan ve Anadolu-Mezopotamya ilişkilerine ışık tutan bu ekonomik belgelerde kullanılarak, eski Asurca çivi yazısının yerlilerce de kullanılıp kullanılmadığının aydınlatılması gerekliliği de bu kazıların amaçlarından biriydi.
Höyükte, 1955-2010 yılları arasında yapılan kazılarda Eski Tunç Çağı’nın en erken dönemlerine inilmiş ve aşağıda özetlenmiş olan toplam 18 kültür katı tespit edilmiştir. Bu katlarda çıkarılan evler ve mezarlarda, Eski Tunç Çağına özgü su mermerinden idoller ile tanrı ve tanrıça heykelcikleri bulunmuştur. Kültepe’deki plastik sanatın bu çağdaki yerel karakteristik örneklerini, disk biçimli uzun boyunlu su mermerinden idoller ve tahta oturan çıplak tanrıça heykelleri temsil etmektedir.
Höyük’teki kazılar esnasında Kaniş krallarına ait anıtsal saraylar ve tapınaklar, Karum’da ise Asurlu tüccarlara ve onlarla yan yana oturan yerli halka ait evler ve atölyeler ortaya çıkarılmıştır. Karum’da gün yüzüne çıkarılan yan yana inşa edilmiş dikdörtgen planlı evler bulunmaktadır. Sokaklar yassı taşlarla kaplanmış ve her iki tarafı işlenmiş irice taşlar ile sınırlandırılmış, bir arabanın geçebileceği genişliktedir. Ayrıca kaldırım taşları altından geçen atık su kanalları, dönemin şehircilik anlayışı hakkında bilgi edinilmesini sağlayan önemli kalıntılardır.
Anadolu’da ilk kez yazının görülmeye başladığı tarih ve Anadolu insanının okuma yazmayı ilk kez Kültepe’de öğrenmiş olması bölgenin tarihsel önemini açıkça ortaya koymaktadır. Burada bulunan yazılı belgeler eşliğinde bölgenin mimarisi hakkında şu bilgilere ulaşılabilmektedir. Aşağı şehir olarak adlandırılan Karum’un korunaklı kent surları ile çevrili olduğu bilinmektedir. Ayrıca kral sarayının Kültepe olarak adlandırılan höyük kısmında olması da bu şehrin dış etkenlere karşı korunma ihtiyacı duyduğunu açıkça göstermektedir. Bölge; şehircilik açısından incelendiğinde tepede kral sarayının olması, yöneticilerin sarayda ikamet etmesi, idari birimlerin toplanmış olması ve kentin yönetiminin burada olması önemli bir unsurdur. Aşağı şehirde ise sivil halkın yaşamını devam ettirmesi günlük ihtiyaçlarını karşılayacak birimlerin olması ev, tarım, atölye gibi unsurlarında Karum’da yapılıyor olması, birlikte şehir-devlet anlayışının en net göstergeleridir.
Evlerin inşa malzemesi ise o dönem Anadolu’da yaygın olarak kullanılan geleneksel inşa malzemesi olan kerpiçtir. Ölülerini genellikle evlerin zeminine, taş sandukalara, toprak küplere veya doğrudan toprağa gömmüşlerdir. Bu tip ölü gömme biçimleri bütün kültür katlarında bu şekilde görülmektedir.
Kültepe de ticaretin kalbini oluşturan önemli unsur metal üretimi olarak görülmekteydi. Yerleşim yerinde bulunan pek çok atölye de metal üretimi yapılmaktaydı. Atölyelerin mimarisine bakıldığında ise bunlarında evlerden farklı olmadığı anlaşılmaktadır. Atölyeleri birbirinden ayıran temel özellik onların mimarisi değil içerisinde bulunan eritme kapları, üfleme çubukları, körükler, çömlekçi çarkları gibi kullanıma yönelik kalıntılardır. Kazılar yoluyla ele geçirilen metal eşyalar Kültepe koleksiyonunun önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Bakır, tunç, gümüş, altın elektrum ve kurşun malzemeden tasarlanmış kaplar, silahlar, kemer tokaları, makaralar, iğneler, insan ve hayvan biçimli figürinler ve çeşitli işlerde kullanılan halkalar bu büyük koleksiyonu oluşturan eserler Anadolu’nun başta Anadolu Medeniyetleri Müzesi ve Kayseri Arkeoloji Müzesi olmak üzere; Türkiye Cumhuriyeti’nin çeşitli müzeleri ile bazı dünya müzelerinde sergilenmektedir.
Kültepe, tarihsel çağlar boyunca Anadolu’da yazının ilk kez kullanıldığı bölgedir. Bu durum Kültepe’yi çağdaşı olan diğer yerleşim yerlerinden ayrılmasında en önemli unsur haline getirmektedir. Günümüze kadar yapılan kazılar boyunca aşağı şehirde yer alan evlerde yaklaşık 23 bin kil tablet bulunmuştur. Yapılan kazılar ve araştırmaların bir sonucu olarak tabletlerin bu kadar ile sınırlı kalmadığı ve kazılar yoluyla bunlarında gün yüzüne çıkarılacağı arkeologlar tarafından beklenmektedir. Şimdiye kadar ele geçirilen bu belgelerin yaklaşık yüzde 25’i yayımlanmıştır. Okunan belgelerden anlaşıldığına göre bu belgelerin konuları, tüccarların faaliyetlerini yansıtan mektuplar, kontratlar, hukuki belgeler, notlar ve bildirilerden oluşmaktadır.
Kültepe Kaniş Karum’da yapılan kazılar günümüzde halen devam etmektedir. Buradaki yapılan kazılar hem yabancı hem de Türk araştırmacılar tarafından yürütülmüştür. Ele geçirilen eserler ise gerek yabancı araştırmalar ve Türk araştırmacılar tarafından yayımlanan bilimsel araştırmalar sonucunda tanıtıldı. Bu bölgeden çıkarılan eserler günümüzde yoğun olarak Kayseri Arkeoloji Müzesi, Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzeleri’nde sergilenmekte ve depolarında muhafaza edilmektedir. Her iki müzede Türkiye’ye gelen yabancı turistler ve yer turistler tarafından ziyaret edilmektedir. Bu durum Türkiye turizmine büyük katkı sağlamaktadır.
İzlenimlerim
Kültepe, oldukça önemli bir yer. Anadolu insanının okuma ve yazmayla tanıştığı alan. Anadolu’nun en eski krallığının merkezi ve dünyanın ilk organize ticaret bölgesi. Burayı gezerken muhakkak tarihi önemini bilerek gezmek gerekiyor. Maalesef ki Kültepe ülkemizdeki en çok tahrip edilmiş höyüklerden biri. Bu sebeple fazla kalıntı kalmamış ama insanların oraya sadece birkaç taş görmeye gelmediklerini bilmesi gerekiyor.
Girdiğiniz zaman gitmeniz gereken güzergah zaten oklarla belirtilmiş. Bu işaretleri izliyorsunuz. Sizi sırasıyla ilk Hitit kralının yaptırdığı tapınak, dışarıdan gelen satıcıların mallarının saklandığı saray ve evlerin kalıntıları karşılayacak.
Aslında Kültepe’nin önemini anlatmak için sayfalar yetmez çünkü burası Anadolu medeniyetlerinin başlangıcı. Buradan öğrenilen bilgilerle Anadolu’nun ilk merkezi devleti, Hitit Devleti kuruluyor. Tecrübelerini burada ediniyorlar.
Kayseri’ye geldiyseniz UNESCO Geçici Miras Listesi’nde olan bu yeri muhakkak görmenizi öneririm.
Kaynakça: Türkiye Turizm Ansiklopedisi
Kültepe, Tahsin Özgüç,2005, Yapı Kredi Yayınları
Oğuzhan Emir SARIKAYA



Yorumlar