CUMHURİYET KADINLARIMIZDAN
- 27 Eki
- 5 dakikada okunur
1) HALİDE EDİB ADIVAR
Türk yazar, siyasetçi, akademisyen ve öğretmendir. 1884 yılında İstanbul’da doğdu. İlköğrenimini evde bitirdi, ortaöğrenimine ise Üsküdar Amerikan Kız Koleji’nde başladı. İlk çevirdiği kitap 1897 yılında yayımlandı. 1901’de mezun oldu ve kendisinin matematik öğretmeni olan Salih Zeki Bey ile evlendi. Eşine Kamus-ı Riyaziyat adlı eserini yazmasında yardımcı oldu, ünlü İngiliz matematikçilerin hayat hikayelerini Türkçeye çevirdi. Bazı Sherlock Holmes hikâyelerinin ve Shakespeare’in Hamlet adlı yapıtının çevirisini yaptı. 1903-1904 yıllarında iki oğlu oldu. ll. Meşrutiyet’in ilan edildiği yıllarda gazetelerde kadın haklarıyla ilgili yazılar yazdı. İlk yazısı Tanin gazetesinde yayımlandı, yazıları muhafazakar kesimden tepki aldı. 31 Mart Ayaklanması sırasında öldürülme endişesiyle geçici olarak oğullarıyla Mısır'a gitti. Oradan da İngiltere’ye gitti. 1909'da İstanbul'a geri döndü, öğretmenlik ve müfettişlik yaptı. 1910 yılında boşandı, aynı yıl Seviyye Talip romanını yayımladı. Feminist bir roman olduğundan birçok eleştiriye maruz kaldı. Teali-i Nisvan Cemiyeti’nin (Kadınları Yükseltme Derneği) kurucularından biriydi.
1919’da Çeşitli mitinglere katıldı, konuşmaları dinleyenlere büyük iz bıraktı. Doğaçlama yaptığı konuşmasında sarf ettiği “Milletler dostumuz, hükûmetler düşmanımızdır.” cümlesi bir vecize halini aldı. İngilizlerin İstanbul’u işgal ettikleri sırada Halide Edib ve eşi için idam kararı çıkarıldı. Bu karar üzerine çocuklarını yatılı okulda bırakarak eşiyle beraber Ankara’ya gitti. Sonrasında Anadolu Ajansı için çalışmaya başladı. Orduya katılmak istedi ve cephede görevlendirildi. Sakarya Savaşı sırasında onbaşı oldu, ardından başçavuşluğa yükseldi. Savaşta gösterdiği çabadan ötürü İstiklal Madalyası ile ödüllendirildi. Cumhuriyetin ilanından sonra Akşam, Vakit ve İkdam gazetelerinde yazdı. Daha sonra kocası ile İngiltere'ye gitti. on dört yıl boyunca yurt dışında yaşadı. Yurt dışındayken Türk kültürünü dünya kamuoyuna tanıtmak amacıyla pek çok konferans verdi. Williamstown Siyaset Enstitüsü'nde yuvarlak masa konferansına başkanlık yapan ilk kadın olarak adını duyurdu. ABD'de yaşamakta olan oğullarını dokuz yıl sonra ilk defa bu gezi sırasında tekrar görebildi.
1936 yılında en ünlü eseri Sinekli Bakkal’ın orijinali "The Daughter of the Clown" yayımlandı. Bu eser 1943 yılında CHP Ödülü aldı ve Türkiye’de en çok baskı yapan roman oldu. 1939'da İstanbul'a döndü. 1950 yılında İzmir milletvekili olarak TBMM'ye girdi. Cumhuriyet Gazetesi'nde Siyasi Vedaname başlıklı bir yazı yayımlayarak bu görevinden ayrıldı. 1955'te eşi Adnan Bey’i kaybıyla sarsıldı. 9 Ocak 1964’te İstanbul'da 80 yaşındayken böbrek yetmezliği sebebiyle vefat etti.
2) AFİFE JALE
Afife Jale Türk kadınlarının tiyatro sahnesinde yer almalarına öncülük etmiş bir oyuncudur. 1902 yılında İstanbul Kadıköy’de doğdu. İstanbul Kız Sanayi Mektebi'nde eğitim gördü. Darülbedayi tarafından yapılan tiyatro kursu sınavını kazandı ve kuruma kabul edildi. Afife Jale, Darülbedayi’ye kabul edilen beş müslüman kadından biriydi, bir süre eğitimine devam etti ancak sahneye çıkmasına izin verilmeyince maaşını almayı reddederek kurumu terk etti. Seyirci karşısına ilk defa Darülbedayi tarafından sahnelenen Hüseyin Suat'ın Yamalar adlı oyunundaki Emel rolü ile çıktı. Sonrasında Kadıköy'deki kışlık Apollon Tiyatrosu'nda “Jale" takma adı ile sahneye çıktı. O günden sonra “Afife Jale” olarak tanındı. Tatlı Sır oyununda Neyir rolü ile Kadıköy Tiyatrosu'nda sahneye çıktığı gece “bir kadının sahnede yer alması islam adabına aykırıdır” gerekçesiyle tutuklanma tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. Afife Jale'nin Darülbedayi'de oyunculuğu birkaç ay sürdü. Müslüman kadınların sahneye çıkarılmamasına dair İçişleri Bakanlığı’nın kararı ile Afife Jale, Darülbedayi tarafından kadrodan çıkarıldı.
Afife Jale Birçok Türk kızının sahneye çıkmasını sağladı. 1 Haziran 1924'te Bursa'da Milli Sinemada sahneye çıkarak, “Sekizinci” piyesinde oynadı.24 Temmuz 1941’de vefat etti.
3) SABİHA GÖKÇEN
Sabiha Gökçen 1913 yılında Bursa'da doğdu. Atatürk’ün evlat edindiği çocuklardan birisiydi. Sabiha Gökçen'e "Gökçen" soyadı Atatürk tarafından verildi. Çankaya İlkokulu ve İstanbul Üsküdar Kız Koleji'nde eğitim gördü ve ardından Türk Hava Kurumu'nun Türk Kuşu Sivil Havacılık Okulu'na girdi. Ankara'da yüksek planörcülük brövelerini aldı. 7 erkek öğrenci ile birlikte Kırım Rusya'ya gönderildi ve orada yüksek planörcülük eğitimini tamamladı. 1936'da Eskişehir Askeri Hava Okulu'na girdi ve burada aldığı özel eğitimden sonra askeri pilot oldu. Eskişehir'de 1.Tayyare Alayı'nda bir süre staj yaptı, avcı ve bombardıman uçakları ile uçtu. 1937 yılında Türk Hava Kurumu Murassa (İftihar) Madalyası aldı. 30 Ağustos 1937'de askeri uçuş brövesi aldı. Türkkuşu'nda 1955 yılına kadar başöğretmenlik yaptı, 1938'de uçağıyla Balkan turu yaptı.
Sonraki yıllarda ABD'ye giden Sabiha Gökçen, dünyaya Türk toplumu ve Türk kadınını tanıttı. 1996'da havacılık kariyerinin en büyük ödülü olan "Dünya Tarihine adını yazdıran 20 Havacıdan biri" seçildi. Gökçen bu ödüle layık görülen ilk ve tek kadın havacıdır. Son uçuşunu 1996'da 83 yaşında iken Fransız pilot Daniel Acton eşliğinde Falcon 2000 uçağıyla yaptı. 22 Mart 2001’de aramızdan ayrıldı.
4) SÜREYYA AĞAOĞLU
Türk hukukçu, Türkiye’nin ilk kadın avukatı, kadın hakları savunucusu ve yazardır. 1903 yılında Azerbaycan'ın Şuşa kentinde dünyaya geldi. Babası; tanınmış düşünür, yazar ve siyasetçi Ahmet Ağaoğlu, annesi Sitare Hanım'dır. 1910 yılında ailesiyle birlikte Türkiye'ye geldi. Babasının işi nedeniyle çocukluğu ve gençliği Türk Ocağı aydınları ve Mustafa Kemal Paşa'nın yakın dostları arasında geçti. 1920 yılında İstanbul Kız Lisesi'nden mezun olduktan sonra 1921 yılında, hukuk eğitimi görmek için Darülfünun'a başvurdu. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne başvuran ilk kız öğrenci olarak fakültenin kız öğrencilere açılmasına öncü oldu. 1925'te bu fakülteden mezun olduktan sonra Ankara'da Şurayı Devlet Tanzimat Dairesi'nde çalıştı. 5 Aralık 1927'de Ankara Barosu'na kaydoldu. 1928'de “Türkiye'nin ilk kadın avukatı” unvanının sahibi oldu ve hayatı boyunca avukatlık mesleğini sürdürdü. 1936 yılında Ankara Barosu'ndan naklen İstanbul Barosu'na kaydedildi. İngilizce ve Fransızca bilen Ağaoğlu, meslek yaşamı boyunca çok sayıda uluslararası konferansta Türkiye'yi temsil etti. 1946'daki girişimleri sonucu İstanbul Barosu'nun Beynelmilel Barolar Birliği'ne üye olmasını sağladı. 1946-1960 arasında bu birliğin tek kadın yönetim kurulu üyesi olarak kaldı. 1952'de Milletlerarası Kadın Hukukçular Birliğine üye oldu. 1960 yılında Kadın Hukukçular Birliği'nin BM Cenevre Teşkilatı temsilcisi seçildi. 1980-1982 Hukukçu Kadınlar Federasyonu ikinci başkanı oldu. Erkek kardeşinin avukatlığını yaptı ve Yeni Türkiye Partisi bünyesinde siyasi hayata atıldı, partinin İstanbul il başkanı oldu. Türk Hukukçu Kadınlar Derneği, Üniversiteli Kadınlar Derneği, Hür Fikirleri Yayma Derneği, Soroptimistler İstanbul Kulübü, Türk Amerikan Üniversiteliler Derneği ve kendi kurduğu Çocuk Dostları Derneği gibi sivil toplum kuruluşlarında yer aldı.
1950'li yılların başında, Alman hukukçu Werner Taschenbreker ile evlenen Süreyya Ağaoğlu'nun evliliği 1960'lı yıllarda son buldu, çocuğu olmadı. Süreyya Ağaoğlu, 29 Aralık 1989'da düşüp beyin kanaması geçirerek hayatını kaybetti.
5) NESRİN OLGUN
Günümüze daha yakın bir isimle devam ediyoruz: Nesrin Olgun. İngiltere'den Fransa'ya Manş Denizini yüzerek geçen ilk Türk kadınıdır. 1957’de Adana’da doğdu. 7 yaşında yüzmeye başladı ve çeşitli dereceler aldı. Masa tenisiyle de uğraştı ve Türkiye dereceleri aldı. Eğitim hayatı liseyi bitirene kadar Adana'da geçti. 1979'da Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Beden Eğitimi Bölümünü bitirdi.
İki yıl Beden Eğitimi öğretmenliği yaptıktan sonra Çukurova Üniversitesi Spor Müdürlüğü'nde 3 yıl çalıştı. Daha sonra 5 yıl özel bir jimnastik salonu işletti. 1979 yılında 15 saat 47 dakika yüzerek “İngiltere'den Fransa'ya Manş Denizini Yüzerek Geçen İlk Türk Kızı” unvanının alarak CSA’nın (Channel Swimming Association) özel ödülünü aldı. 1988 yılından itibaren 12 yıllık bir süreçte Adana Çimento Sanayisi’nde Spor Uzmanı olarak çalıştı. 2000 erkek işçinin çalıştığı bir kurumda, başvuran erkek adayların arasında seçilmiş olması büyük bir gurur kaynağıydı. 12 yıl boyunca 4000 çocuğa yüzme öğretti. 1999 yılında kendi isteğiyle emekli oldu. Evde oturmanın kendisine göre olmadığını düşündü ve Başkent Üniversitesi Başkent Okullarında Spor Koordinatörü olarak göreve başladı. Armada Spor Kulübü'nü kurarak Adanalı kadınlara spor yapma alışkanlığı kazandırabilmek için çalıştı. Kaptanlığını yaptığı Çılgın Türkler Kadın Yüzme Takımı ise Capri Adası’ndan başlayıp Napoli Baia'da son bulan 36 km’lik rotayı geçen ilk Türk takımı oldu. Takımı, 10 saat 56 dakikalık derece ile aynı zamanda “En İyi Kadın Takımı” unvanını da aldı. 2016 yılında İtalya’da Capri-Napoli (36 km) maratonunu Yüzen ilk Kadın takımının kaptanı olarak, en iyi takım kupasını aldılar. 2017 yılında ise Amerika’da Catalina Kanalını (36km) Yüzen ilk Türk takımında yer aldı. Başkent Okullarında Baş Antrenörlük yaparak yüzme sporunu birçok çocuğa aşıladı. İki çocuk annesi olan Nesrin Olgun'un çocukları da yüzme dalında başarılıdır, her iki çocuğu da Çanakkale Boğazı'nı küçük yaşta geçerek büyük bir başarıya imza atmıştır. Kendisi hala etkinliklerde, konferanslarda, üniversitelerde, liselerde konuşmacı olarak gençlere ilham vermeye devam ediyor.
Yazıma Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün şu sözleriyle son veriyorum: ‘’Dünyadaki her şey kadının eseridir. Dünyada hiçbir milletin kadını, ben Anadolu kadınından daha fazla çalıştım, milletimi zafere götürmekte Anadolu kadını kadar hizmet gösterdim diyemez.’’
Cahide Ceylin Çivici



Yorumlar